ABD darbelere 27 Mayıs’la başladı
Türkiye’de demokrasiye ve milletin iradesine ilk müdahale olan 27 Mayıs darbesinin üzerinden 64 yıl geçti. “Yeter Söz Milletin” sloganıyla Tek Parti yönetimine son veren Demokrat Parti’nin silah zoruyla iktidardan indirilmesinde ABD etkin rol oynadı. Tüm darbelerin içindeki ABD’nin, 15 Temmuz’daki girişimi ise fiyaskoyla sonuçlandı.
Türkiye’de demokrasi ve milletin iradesine yapılan ilk müdahale 27 Mayıs darbesinin üzerinden 63 yıl geride kaldı. “Yeter Söz Milletin” sloganıyla Tek Parti yönetimine son veren Demokrat Parti, 27 Mayıs 1960’ta silah zoruyla iktidardan indirildi. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes ve iki bakanı idam edildi. 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar başta olmak üzere onlarca Demokrat Partili ağırlaştırılmış hapis cezalarına çarptırıldı. Seçimle iş başına gelen ve üst üste girdiği tüm seçimleri kazanan Demokrat Parti kapatıldı.
TAŞLAR ÇOK ERKEN DÖŞENDİ
Türkiye’de milletin iradesine yönelik ilk darbe girişiminin arkasında ABD etkin rol oynadı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan küresel düzende ABD birçok ülkede darbelerle yönetim değişikliklerine imza atıyordu. Türkiye’de seçimle işbaşına gelen Demokrat Parti’nin milletin iradesi doğrultusunda Türkiye’nin milli çıkarlarına uygun politikalar geliştirmesi ABD’de kısa sürede rahatsızlığa yol açtı. Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinin ardından Türkiye’nin iç huzuruna yönelik olaylara imza atan ABD, 27 Mayıs’a giden sürecin taşlarını çok erken döşemeye başladı.
KİLİT İSİM RUZİ NAZAR
Soğuk Savaş yıllarının en hararetli olduğu o yıllarda, ABD’nin istihbarat birimleri tarafından Türkiye’de paralel örgütlenmeler oluşturuldu. 27 Mayıs’tan kısa bir süre önce CIA’nın en etkili elamanı Ruzi Nazar bölge istasyon şefi olarak Türkiye’ye gönderildi. 27 Mayıs darbesinin ardından ABD’nin Türkiye üzerindeki etkinliği pekiştirildi. Ruzi Nazar, 1959’dan ikinci darbe 12 Mart 1971’e kadar Türkiye’de görev yaptı. 60’lı yıllarda ülkede yaşanan bir çok olayın arkasında ABD istihbaratının unsurları yer aldı. Solcu görünümlü 9 Mart Cuntası’nın başı Cemal Madanoğlu’nun bile darbe girişiminden önce Ruzi Nazar’dan destek istediği tarihi kayıtlarda yer alıyor.
DARBE METİNLERİ AYNI
Türkiye’ye yönelik ilk darbe 27 Mayıs ile son darbe girişimi 15 Temmuz bildirileri neredeyse aynı kelimelerden oluşuyor. 27 Mayıs bildirisinde “Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz. Gayemiz, Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve insan hakları prensiplerine tamamen riayettir. Büyük Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ prensibi bayrağımızdır. Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO’ya inanıyoruz ve bağlıyız. Düşüncemiz ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’tur” ifadeleri yer alırken, 15 Temmuz bildirisinde de “Uluslararası ortamda barış, istikrar ve huzurun temini için daha güçlü bir ilişki ve işbirliğini tesis etmek maksadıyla yönetime el koymuştur. Devletin yönetimi teşkil edilen Yurtta Sulh Konseyi tarafından deruhte edilecektir. Yurtta Sulh Konseyi Birleşmiş Milletler, NATO ve diğer tüm uluslararası kuruluşlarla oluşturulmuş yükümlülükleri yerine getirecek her türlü tedbiri almıştır” cümleleri yer aldı.
Yöntemler farklı amaç aynı
Türkiye, askeri ve ekonomik ve olarak büyüme sürecine girdiği her kavşakta ABD’nin çelmesiyle karşılaştı. Türkiye’yi kendi sömürgesi gibi görmek isteyen ve egemen bölgesel bir güç olmasından korkan ABD’nin 27 Mayıs’la başlayan fiili müdahaleleri 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz’da da devam etti. ABD’nin bu müdahaleleri kimi zaman sadece ordu içindeki cuntaları kullanarak, kimi zaman da askeri cunta-sözde sivil toplum örgütleri iş birliğiyle gerçekleşti.
BİZİM ÇOCUKLAR BAŞARDI
Türkiye’de yaptırılan ABD darbelerinin en etkili ve geniş kapsamlısı 12 Eylül darbesiydi. Her gün 25 kişinin öldüğü anarşi olaylarının ABD bağlantılı güçler tarafından körüklenmesiyle darbeci Kenan Evren’in tabiriyle “Müdahalenin şartları olgunlaştırıldı.” CIA’in Türkiye Şefi Paul Henze darbeyi dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’a gururla “Bizim çocuklar başardı” şeklinde haber vermişti.
28 ŞUBAT ABD’DE PLANLANDI
REFAHYOL Hükûmetinin dağılmasıyla sonuçlanan 28 Şubat sürecinin düğmesine, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 7’nci katında düzenlenen gizli bir toplantıda basıldığı sonradan ortaya çıkacaktı. ABD’nin hem de bir NATO ülkesinde demokrasinin askıya alınmasını eleştiren veya kınayan tek bir açıklaması bile yapmaması, 28 Şubatçılara verilen desteğin itirafı olarak kayıtlara geçti.
15 TEMMUZ’A AÇIK DESTEK
15 Temmuz’da da yine ordu içindeki bir cunta kullanılacaktı. ABD bu sefer gizleme gereği bile duymadan, elebaşını kendi ülkesinde barındırdığı Fetullahçı Terör Örgütü’nü darbeyle görevlendirdi. Darbe girişimi sonrası örgütün yönetici ekibinin ilk kaçacağı ülke ABD olacak, bunların iadesine dair hiçbir dosya da işleme konulmayacaktı.
TERÖR VE EKONOMİ SİLAHI
2013’te Gezi Olayları ile hükümete yön çizmeye çalışan ABD, başarısız olunca kademeli olarak başka saldırı araçlarını gündemine aldı. 15 Temmuz’da olduğu gibi doğrudan bir askeri müdahaleden de sonuç alınamayınca bu sefer terör örgütleri ve finanslar saldırılar devreye girdi. 15 Temmuz’un hemen ardından Türkiye, ABD’nin on binlerce TIR silah verdiği terör örgütleri PKK ve DEAŞ’ın yoğun saldırılarını yaşadı. Eş zamanlı olarak ABD merkezli, ekonomik istikrarı bozmaya yönelik finans saldırılarını da göğüsleyen Türkiye, yeni saldırıları daha etkili şekilde karşılamak amacıyla yönetim sistemi, ekonomi ve askeri alandaki yapısal değişimlere hız verdi.