Haziran 10, 2025

ABD Büyükelçisi’nin Türkiye’ye biçtiği rol! Tom Barrack’ın Türkiye’den talebi ‘bölgeyi İsrail’e ikna etmek’

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Türkiye, Körfez, Suriye ve İsrail arasında yeni diyalog sürecinden söz etti. Bunu da “Şii hilalinden kurtulmak” diye tarif etti ve İran’ı hedef aldı. Türkiye’nin bölgeyi ‘İsrail’in toprak istemediğine’ ikna etmesini istedi.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, TürkiyeİsrailSuriye ilişkisine dair dikkat çeken açıklamalar yaptı. Barrack, Türkiye, Körfez, Suriye ve İsrail arasında yeni diyalog sürecinden söz etti. Bunu da “Şii hilalinden kurtulmak” diye tarif etti ve İran’ı hedef aldı. Büyükelçi, Türkiye’ye İsrail görevi biçerek “Türkiye ile İsrail arasındaki diyalog YPG ile Türkiye arasındaki diyalogla aynı zamana denk geliyor. Ve Türkiye burada çok kritik anahtar bir unsur. Bölgenin geri kalanını İsrail’in toprak gaspı istemediğine ve Suriye’yi almaya çalışmadığına ikna edecek kilit bir unsur. Türkiye’nin de zaten Suriye topraklarında gözü yok.” ifadelerini kullandı. Lübnan’daki gidişatın da Suriye ile aynı olacağını savundu.

Açıklamasında diğer bir kısım da PYD ile ilgili sözleri oldu. PYD’nin müttefikleri olduğunu, CENTCOM himayesinde yaşadıklarını söyleyen Tom Barrack, örgütün Suriye ordusuna entegre olacağını belirtti. Ancak şunu da ekledi: “Herkesin makul olması gerekiyor.”

ABD’nin Ankara büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, NTV’ye röportaj verdi.

Suriye’den çekilip çekilmeyecekleri ve bölge politikaları sorulan Barrack “Sizi temin ederim bugünkü Suriye politikamız son 100 yıldaki Suriye politikasına yakın olmayacak. Çünkü bunların hiçbiri işe yaramadı.” dedi.

“Sykes-Picot’un beklenmesinin sebebi bu muydu?” sorusu üzerine şöyle devam etti:

“Kesinlikle. Batıdaki insanlar belki bunu söylediğim için beni eleştirdiler ve eleştirecekler. Çünkü anlamıyorlar. 1. Dünya Savaşı’nın başlangıcından bu yana her seferinde Batılı güçlerin bu bölgeyi kendi amaçları için manipüle etmek istemesinden kaynaklanıyor. Yani bu doğru ya da yanlış demiyorum. Ancak mesela Balfour Deklarasyonundan başlayalım. Yahudi nüfusu için yeni ve özgür bir bölge yaratmanın yolunu bulmaya çalıştılar. Sonrasında Sykes-Picot’a evrildi ki bu da biliyorsunuz bir İngiliz ve bir Fransız, bir araya gelip inanılmaz aşiret ve dinsel hiziplerin olduğu bir bölgeyi alıp Osmanlı İmparatorluğu’nu bölmenin bir yolunu bulmaya çalışıyorlardı.

‘KÜRTLERLE İLGİLİ AKSİLİĞE YOL AÇTI’

“Osmanlı İmparatorluğu için işleyen bir sistem vardı ama aşiretler, dinler varken etrafına yapay sınırlar çizemezsiniz ama Sykes-Picot bunu yaptı. İşte bu da tabii ki bizi anlaşmayla ilgili yaşadığımız aksilikler ve tabii ki Sevr Antlaşması ve Lozan Antlaşması tabii Kürtlerle ilgili olan bir dizi başka aksiliğe yol açtı. Çünkü Batı herkese aynı toprakları üç farklı zamanda vadetmişti.

ELÇİ LOZAN ELEŞTİRİSİNİ NOT ETTİ

“Bu arada Lozan’la Kürtler arasındaki ilişki konusunda büyük bir tartışma olduğunu söylemek zorundayım. Yani bunu da bir not etmem gerek. Her tarafta bir tutarsızlık var açıkçası.

“Peki bu karışıklık nereden çıkıyor? Batının doğunun geleceğini dikte etmeye çalışmasından kaynaklanıyor. Neden? Çünkü doğuda büyük ölçüde fosil yakıtlar var. Körfez bölgesinde ve bizim de fosil yakıta ihtiyacımız vardı. Yani girişim, amaç buydu. İngilizler ve Fransızlar o zamanlar bölgeyi Osmanlı İmparatorluğundan ayırmaya ve ele geçirmeye çalışıyorlardı. Atatürk 1923’te harika bir iş çıkardı.

‘DAHA FAZLA ANLAMSIZ MÜDAHALE GÖRMEYECEĞİZ’

“Trump önce Amerika dediğinde evet önce Amerika ama dünyanın geri kalanı da sırada anlamına geliyor. Bunu yapmanın yolu askeri müdahaleleri dikte etmeyi durdurmak olacaktır. Yani daha fazla anlamsız müdahale görmeyeceğiz.

‘MİSYONUMUZ DEAŞ’I ORTADAN KALDIRMAK’

“Tabii Suriye bölgesinden bahsettiğimizde ortak bir operasyonumuz vardı ve Başkan da çok açık bir şekilde ifade etmişti. Bir geri çekilme olmayacak. ‘Zamanla bir yeniden konsolidasyon yapacağım, sahadaki asker sayısını artırmayacağım. Bunu azaltacağım’ dedi. Tabii ki şu anda SDG olan şeyi, yeni Suriye hükümetine entegre etmeye başlıyoruz. Peki misyonumuz nedir? İşimiz nedir? Oradaki işimiz DEAŞ’ı ortadan kaldırmak. Biz Türkiye ve bölgenin geri kalanı ile birlikte terörizmi her tarafta sınırlamaya çalıştık.

‘SDG MÜTTEFİKİMİZ’

“Amerika ne zaman tamam YPG’ye artık ihtiyacımız yok diyecek?” sorusuyla birlikte ABD’nin DEAŞ’la mücadeleyi bölge ülkelerine bırakıp bırakmayacağı ile ilgili de Barrack şunları söyledi:

“SDG bir müttefik. Birliklerimizle birlikte DEAŞ’a karşı savaşan bir güce verdiğimiz destek Kongremiz için çok önemli. Onları tüm bu grupların olmadığı yeni bir Suriye hükümetine yönlendirmek çok ama çok önemli. Herkesin de beklentilerinde makul olması gerek. Bizim işimiz taraflar için güvenlik garantörü olmak değil. Bizim işimiz bir güvenlik yolu yaratmak. Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar sayesinde bu Suriye’de gerçekleşti. Gerçekten şaşırtıcı bir şekilde Başkan (Trump) inanılmaz bir şey yaptı.

“Başkan Trump, Başkan Erdoğan ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin yardımıyla inanılmaz bir şey yaptı ve bu yeni rejime bir şans vereceğimizi söyledi. Bu gerçekten muazzam bir adımdı. Hiç kimse bunu tahmin etmemişti. Bu arada tabii ki aynı şekilde bizim askeri üslerimizin azalması da gerçekleşiyor. 8 üstten düştük. 5, 3 ve sonunda 1’e düşecek.

BÖLGESEL ORTAKLARI DİRENİŞ EKSENİNDEN ‘KURTARMAK’…

“Bu bir entegrasyon meselesi ama herkesin de makul olması gerekiyor. Hâlâ çok aşiretler var ve bunların hepsini bir araya getirmek çok zor ama bunun gerçekleşeceğini düşünüyorum. Bence bir kez olsun Türkiye ile Körfez, Suriye ve umarım İsrail arasında ki tabii ki diğer tarafta konuşacağımız ve tüm bölgesel ortakları direniş ekseninden kurtarmak fırsatımız var. Şii hilalinden kurtulmak ve bölgedeki herkes için Amerikan müdahalesinden bağımsız, Amerikan müdahalesine ek olarak değil yeni bir diyalog kurmak için bir fırsatımız olacak.”

‘SDG ENTEGRE OLACAK’

SDG ve Şam arasındaki Kamışlı toplantısı ve PYD’nin ademimerkeziyetçilik çıkışlarıyla ilgili Barrack şöyle konuştu:

Ben bunu bir ticari müzakere gibi okurum. Mart ayında bir anlaşmaya vardılar. Bu anlaşmanın gereğinin yapılması gerekiyor. Ordudaki hücrelere mi entegre yoksa bireylere mi entegre?

“Örneğin Baraj örneğinde olduğu gibi ki başlangıçta yaşadıkları çıkmazlardan biriydi. Aynı şekilde, şaşırtıcı bir şekilde Erdoğan yönetimi Öcalan’la PKK tarafında dramatik bir adım attı. Ve tabii ki Kürt durumuna girmiyorum. Zira bu 15 kenarlı bir rubik küpü gibi. Ama YPG ile ilgili olarak son müzakerenin sonunda gerçekleşeceğine inanıyorum. Evet yani Suriye ordusuna entegre olacaklar.

‘YPG CENTCOM KORUMASI ALTINDA YAŞIYOR’

“Peki Amerika Birleşik Devletleri bu konuda YPG, SDG baskı yapıyor mu?”

“Onlara baskı uygulanabileceğini düşünmüyorum. Kendilerine ait çok karmaşık bir yönetim biçimleri var. Ama şu an Amerika Birleşik Devletleri CENTCOM koruması altında yaşıyorlar. Yani eğer büyük bir muazzam bir işbirliği olmazsa bizim tarafımızdaki işbirliğinin zamanla yok olacağını söyleyebilirim. Yani herkesin üzerinde anlaşma yapması konusunda büyük bir baskı var.”

‘TÜRKİYE BÖLGEYİ İSRAİL KONUSUNDA İKNA EDEBİLİR’

Büyükelçi Barrack, Türkiye İsrail ilişkileriyle ilgili de dikkat çeken ifadeler kullandı. Türkiye’ye bölgeyi İsrail konusunda ikna etme görevi yükleyen Barrack’ın açıklamaları şöyle:

“Türkiye İsrail’i tanıyan ilk ülkelerden biriydi. Yani bir dini bir çekişme olduğu düşüncesi tamamen gerçek dışıdır.

“Türkiye ile İsrail arasındaki diyalog YPG ile Türkiye arasındaki diyalogla aynı zamana denk geliyor. Ve Türkiye burada çok kritik anahtar bir unsur. Bölgenin geri kalanını İsrail’in toprak gaspı istemediğine ve Suriye’yi almaya çalışmadığına ikna edecek kilit bir unsur. Türkiye’nin de zaten Suriye topraklarında gözü yok.

TİCARET HAVUCU

“Herkes için bir tuvaliniz var. Yeni bir ticari alan olarak önümüzde bir tuval var. Yani burada Türk şirketleri, Körfez’den gelen para, İsrail’den gelen yaratıcılık yani mümkünse yeni bir aşiret dışı deneyimde işbirliği yapabilir. Tabii bence tüm bu sınırlar bence Sykes-Picot’a kadar gidiyor. Sanremo anlaşmasına kadar gidiyor. Tüm başarısız sınırlara kadar gidiyor. Sadece yeniden atama ve bir anlaşmaya varma zamanı. Lübnan’da da durum aynı.

‘LÜBNAN DA SURİYE GİBİ OLACAK’

“Lübnan’ın gidişat Suriye’deki gidişatla aynı olacaktır. Hizbullah geri planda kaldı. HAMAS geri planda olmalı. İran’sa bambaşka bir soru tabii ki. Çok zor bir bölgede, çok zor bir posta kodunda yaşıyoruz. Ancak Türkiye inanılmaz bir şekilde başa çıkıyor. Yunanistan’ımız var, Kıbrıs’ımız var, İran var, Rusya var, Ukrayna, Ermenistan, Azerbaycan var. Mısır’ımız var, Körfez’imiz var, Rusya’mız ve Çin’imiz var. Şaşırtıcı bir şekilde tüm bunların arasında yol alıyor. Ancak gelecek bölgesel saygınlıktır. Yani sadece bir NATO müttefiki olarak değil. Bence Türkiye’yi öfkelendiren şeylerden bir tanesi Avrupa Birliği. En değerli savunma müttefikinin Avrupa Birliğine kabul edilmemesi son derece saçma.”

‘S-400’LERİ KUTUDAN ÇIKARMADI’

ABD ve Türkiye’nin stratejik müttefikliğinin uzun zamandır dillendirilmediğine, S-400 konusundaki anlaşmazlığa da röportajda değinildi. Barrack’ın yorumu şöyle:

“S-400 karmaşık bir problem. Evet, doğru. Türkiye bir Rus jetini düşürdü 2015’te. 2016’da Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı bir darbe girişimi oldu ve hava savunma füzelerine ihtiyacı oldu. O dönemde Patriot füzeleri satın almak istiyordu.

“Kongre de Patriot füzeleri konusunda sıkıntı yaşattı. Rusya’ya yöneldi. Tabii ki bu herkese de kafa karışıklığına yol açtı. Çünkü NATO’nun Rusya’dan koruması gerekirken asla S-400’leri kullanmadı. Kutudan bile çıkarmadı. Kongre CAATSA kanununda bundan bahsetti. Yani başkanın F-35, F-16 yaptırımlarından vazgeçemeyeceği bir yasa önerdi. Peki ne oldu?

“Türkiye diyor ki: ‘Tamam, kendi hava savunma sanayim olacak. TB2 dronleri dünyadaki en iyi dronler ve burada üretildi. F-35 5. nesil jetler ve Türkiye Kaan jetini üretti. Tanesi 100 milyon dolar. F-35’in tanesi 85 milyon dolar. Ama çok yakında eskimiş olacak zaten.

“Başkan’ın Türkiye ve Cumhurbaşkanınızla kurmak istediği ilişki farklı bir ilişki, stratejik değil, olay odaklı değil, işlemsel değil. Amerika’nın Avrupa’ya savunma amaçlı emir vermediği farklı bir düzeye yükseltiyor. Bambaşka bir düzey. Yani Türkiye için, dünyanın en etkili bölgesi haline gelen bir bölgede en etkili olabileceğiniz bir pozisyona sahip olduğunuzu söylüyor. Körfez’de yumuşak gücünüz var. Burada sert gücünüz var. Ilımlı İslam’ın ve laikliğin örnek bir nüfusuna sahipsiniz. Ve tabii ki iç politikaya girmiyorum. İç politikada işimiz yok. Ama harika bir örnek ve tarihte daha önce iki kez telefon görüşmesi yapmış olan bu iki kişi var ve diyorlar ki hadi bunu eşit seviyeye koyalım.

“Yani şu anda Türkiye halkına ki ekonomideki durumdan muzdarip olan insanların daha iyi anlaşılmasına ve NATO müttefiki, stratejik ortak ve iş ortağının ötesinde dikte edilmeyen eşit bir ortak olmalarına nasıl yardımcı olabiliriz…”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Translate »