Aralık 21, 2024

Hamas’ın finansal faaliyetlerinde Türkiye’nin “merkezi bir kavşak” konumunda bulunduğu iddiasının arkasında ne yatıyor? Uluslararası terör uzmanı Dr. Hans-Jakob Schindler, DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

DW Türkçe’den Değer Akal’ın haberine göre İsrail ile Hamas arasındaki savaşa insani ara verilmesi için günlerdir yürütülen müzakerelerin sonuçlanması, tarafların geçici ateşkes konusunda anlaşması, uluslararası toplumda derin bir nefes alınmasını sağladı.

Bu sayede Gazze’deki Filistinlilere insani yardımların ulaştırılması, Hamas’ın elindeki İsrailli rehinelerin bir bölümünün serbest bırakılması hedeflenirken, aynı zamanda Ortadoğu’da son haftalarda tırmanan tansiyonun da düşmesi umut ediliyor.

Ancak İsrail-Hamas savaşı sona ermiş değil. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Hamas’ı yok etme hedeflerine ulaşana kadar savaşmaya devam edeceklerini duyurdu. ABD başta olmak üzere Batılı devletler de terör örgütü olarak tanımladıkları Hamas’a sağlanan siyasi ve mali desteğin önünü kesmeye odaklanıyor.

Batılı başkentlerin odağında, Hamas’ın bir “direniş hareketi” olduğunu savunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da olduğu belirtiliyor.

Hamas’ın Türkiye’deki faaliyetleri mercek altında

Erdoğan’ın Hamas’ı siyasi söylemleriyle desteklemekle kalmadığı, Türkiye’yi son on yılda bu örgütün adeta “sığınağı” ve “finans merkezi” haline getirdiği iddia ediliyor.

Die Welt am Sonntag gazetesinin istihbarat kaynaklarına dayandırdığı haberinde, Hamas’ın finans faaliyetlerinde özellikle Türk bankaları ile Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin oynadıkları rolün “dikkat çekici” olduğu belirtiliyor.

Haberde yer verilen bilgilere göre Hamas’ın, Almanya’da şubesi ya da muhabir ağı bulunan Türk bankalarında Euro hesapları var ve örgüt Avrupa’da topladığı paraları Türkiye’ye, özellikle bu hesaplar üzerinden transfer ediyor.

“Türkiye en büyük destekçisi”

Ayrıca İran’ın Hamas’a mali desteğini de yine Türkiye üzerinden Gazze ya da Batı Şeria’ya ulaştırdığı belirtilirken, paranın Türkiye’de hangi yöntemlerle aklandığı da anlatılıyor. Türkiye’de faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları ve şirketler üzerinden de örgüt için para toplandığı, ayrıca Hamas yetkililerin pek çok Türk bankasında hesaplarının bulunduğu, hesap numaraları paylaşılarak aktarılıyor.

Habere göre uluslararası istihbarat kuruluşları, “Türkiye’nin Hamas’ın finans yönetiminin en büyük destekçisi olduğu” konusunda hemfikir. Ayrıca Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’i hedef alan saldırısında Türkiye topraklarında faaliyet gösteren yapılanmaların rol oynayıp oynamadıkları da araştırılıyor.

“Türkiye merkezi bir kavşak konumunda”

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Alman terörle mücadele uzmanı Dr. Hans-Jakob Schindler, Hamas’ın asıl ana destekçilerinin İran ve Katar olduğunu söylemekle birlikte, Türkiye’nin de Hamas’a para akışına izin veren bir ülke konumunda bulunduğuna işaret etti.

Schindler, kâr amacı gütmeyen Aşırıcılıkla Mücadele Projesi (CEP) adlı uluslararası kuruluşun kıdemli direktörü. Geçmişte Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin IŞİD, El Kaide ve Taliban yaptırımlarını izleme ekibinin koordinatörlüğünü yürüten Schindler, aynı zamanda küresel terörizmle mücadele yaptırımlarının geliştirilmesinden de sorumluydu.

Schindler’e göre Hamas Türkiye’de hem yardım kuruluşları kisvesi altında para topluyor, hem de şirketlerden oluşan bir ağ yoluyla mali kaynak sağlıyor.

Alman uzman, “Görünen o ki Türkiye, Hamas’ın finans faaliyetlerinde etkin olan bu şirketler için merkezi öneme sahip bir kavşak konumunda… Türkiye Hamas’ı bir terör örgütü olarak tanımıyor, bu nedenle Türk kanunları bakımından bunu sorun olarak görmüyor olabilirler. Ancak diğer bazı ülkeler de Hamas’ın bu tür faaliyetlerine göz yumarken, Türkiye’nin bir adım öteye geçtiğini görüyoruz. Çünkü Türkiye Hamas’a açıkça destek beyan ederken, yine aleni bir şekilde İsrail karşıtı bir pozisyon takınıyor. Bu NATO üyesi bir ülke için, hiç de iyi bir durum değil” dedi.

Yaptırımlar uygulanabilir mi?

Peki, bu süreç, Türkiye’ye yönelik yeni yaptırımların kararlaştırılmasına yol açabilir mi? Bu soruyu, ABD’nin Türkiye’deki bazı şirketlere Hamas’a sağlanan mali destek nedeniyle zaten yaptırım uygulamaya başladığına dikkat çekerek yanıtlamaya başlayan Dr. Hans-Jakob Schindler, şunları kaydetti:

“Almanya’da Hamas’ın finansmanının önlenmesine ilişkin yürütülen tartışmalardan da görebileceğiniz üzere şu çok açık: 7 Ekim’den sonra bu alanda adımlar atılması gerektiği anlaşıldı. Hamas’a tüm para akışı, yani devletlerin doğrudan yardımları, şirketler ağı üzerinden giden para, yardım kuruluşları üzerinden toplanan mali kaynaklar, yeniden çok dikkatlice mercek altına alınıyor. ABD ve Avrupalılar birlikte hareket ederek yaptırımların maksimum düzeyde sonuç vermesi için çabalayacak. Bu da ancak ABD ve AB’nin aynı yaptırımları uygulaması ile mümkün. Avrupalıların da yakın bir zamanda ABD ile benzer yaptırım kararları almaları muhtemel. Bu Avrupalıların Hamas ile mücadeleye sunabileceği bir katkıdır. Bu nedenle Hamas’ın para musluğunun olabildiğince sıkılması, para akışının olabildiğince akamete uğratılması önem taşıyor. Yaptırımlar da bunun bir parçasıdır. Bizler, çok sayıda Filistinlinin ölümüne yol açan, Filistin halkını zerre umursamayan Hamas’a, ülkelerimizden mali kaynak gitmesine izin vermemeliyiz. Bu kaygıyı Türkiye de paylaşmalı.”

Hamas neden bir terör örgütü olarak görülüyor?

Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 7 Ekim’de İsrail’de aralarında çocuk, kadın ve yaşlı insanların da bulunduğu yaklaşık 1200 kişiyi öldüren, 200’den fazla kişiyi de rehin alan Hamas’ın en şiddetli savunucusu haline gelmesi de soru işaretlerine yol açıyor.

Alman terör uzmanı Schindler, daha önce de sivilleri hedef alan çok sayıdaki intihar saldırılarına rağmen Hamas’ın bir terör örgütü olduğunu kabul etmeyenlerin de en azından 7 Ekim’deki vahşetten sonra artık bu gerçeği kabul etmek zorunda oldukları görüşünde.

Schindler, “7 Ekim’de artık herkes için Hamas’ın bir terör örgütü olduğu, hedefine ulaşmak için mutlak vahşete başvurduğu, sivilleri hedef aldığı, çocukları kadınları kaçırdığı, insanları diri diri yaktığı, terör araçlarını kullandığı ve hedefine ulaşmaya çalışırken de Filistin halkının yaşadığı acıları da hiçbir şekilde umursamadığı anlaşılmış olmalı. Bütün bunlar meşru bir direniş olarak tanımlanamaz” dedi.

“Hamas liderleri güvende ve lüks içinde yaşıyor”

Resmi adı İslami Direniş Hareketi olan Hamas’ın, birinci İntifada sırasında Mısır’daki Müslüman Kardeşlerin Filistin kanadı olarak kurulduğunu ve kurulduğu günden bu yana dünyanın İslamlaştırılması hedefinin, Hamas’ın ideolojisinin bir parçası olduğuna dikkat çeken Schindler, 2006’da seçimleri kazandıktan sonra Hamas’ın diğer tüm Filistinli grupları şiddet yoluyla Gazze’den sürdüğünü, kalanları da ya hapsettiğini ya da öldürdüğünü söyledi.

“Hamas’ın kendi ideolojisi dışındaki herhangi bir siyasi görüşe sahip Filistinlilere hiçbir tahammülü yok” diyen terör uzmanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu da şunu açıkça ortaya koyuyor: Hamas Filistinlileri değil sadece Hamas’ı temsil ediyor. İdeolojisi önce kontrol ettiği bölgelerde İslam devletinin inşa edilmesini öngörüyor, daha sonra bunun bütünüyle yok etmeyi hedeflediği İsrail’e daha sonra da tüm dünyaya yaymayı hedefliyor… Gazze’nin kalkınması, Filistin halkının refahı, hiçbir zaman Hamas’ın hedefi olmadı…”

Hamas’ın İsrail’e saldırısı sonrasında 7 Ekim’de başlayan savaşta ölen Filistinlilerin sayısı 14 bini aşarken, 1 milyon 700 bin Filistinlinin de yerinden edildiği belirtiliyor. Gazze Şeridi korkunç bir insani felakete sahne oluyor.

Uluslararası terör uzmanı Schindler ise Hamas liderlerinin savaş bölgesinden çok uzakta, son derece güvende, büyük bir lüks içinde yaşamlarını sürdürdüklerine dikkat çekerek, “Filistin halkının yaşadığı acıları umursamayanların, Filistin halkını temsil etme iddiasında bulunamayacağını” vurguluyor.

ABD’de Erdoğan’dan ne istiyor?

Washington’da da dikkatler Türkiye’ye çevrilmiş durumda. ABD Başkanı Joe Biden, Ekim ortasında Hamas ve terörünü finanse edenlerin, faaliyetlerini kolaylaştıranların “peşine düştüklerini” duyururken, yaptırımlarla Hamas’ın mali yapısını çökertmeyi, dış finansmanını kesmeyi ve yeni finansman kanallarına erişimini de engellemeyi hedeflediklerini vurgulamıştı.

Washington’un odağındaki ülkeler arasında Türkiye de bulunuyor.

Hatta ABD yönetimi, İsrail’i hedef alan 7 Ekim saldırısının ardından Hamas ve destekçilerine yönelik tutumunu bir dizi yaptırım kararlarıyla sertleştirmiş, yaptırım listesine Türkiye’de faaliyet gösteren kişi ve şirketler de dahil edilmişti.

Washington Ankara’dan Hamas’ı terör örgütü ilan etmesini, Hamas’ın İstanbul’daki ofisi ve örgüt adına Türkiye’de faaliyet gösteren kuruluşların kapatılmasını, Hamas yetkililerine verilen Türk vatandaşlığı ve pasaportların da iptal edilmesini istiyor.

Türk bankaları için “soruşturma” talebi

ABD Kongresi’nde de Türkiye’ye yönelik Hamas baskısının yaptırımlarla sertleştirilmesi beklentisi var. Kongre üyeleri Ekim ayı sonunda Dışişleri Bakanı Antony Blinken’e gönderdikleri mektupta Biden yönetimine “Türkiye Cumhuriyeti’nin Hamas’ın operasyonlarını destekleme ve kolaylaştırmadaki rolünden sorumlu tutulması için acilen harekete geçilmesi” çağrısında bulunmuştu.

“Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’yi Hamas için bir sığınak haline getirdi” iddiasına yer verilen mektupta, uzmanların Türkiye’yi “Hamas’ın Gazze’den sonraki en büyük ikinci üssü” olarak nitelendirdiklerine dikkat çekilmişti.

Mektupta ayrıca Türk yetkililerinin Hamas’ın 7 Ekim’deki İsrail saldırısına müdahil olup olmadığının araştırılması, Türk bankalarının Hamas’ın finansmana karışıp karıştırmadıklarının soruşturulması, bu yönde bulgulara ulaşılması durumunda ilgili bankalar hakkında yaptırım kararı alınması istendi.

Türkiye hakkında öne sürülen iddialar neler?

Kongre üyelerinin, Türkiye’nin 2012’den bu yana Hamas’ın askeri kanadına ev sahipliği yaptığını belirttikleri mektupta, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından terör örgütü Hamas’a sağlandığı iddia edilen siyasi, lojistik ve mali destek ile ilgili olarak da dikkat çekici bilgiler yer almıştı. Yer verilen iddialar özetle şöyle:

    İstanbul ofisi, Hamas’ın İsrail’e karşı saldırı düzenleme kapasitesini güçlendirmek için önemli bir merkez olarak işlev görüyor ve İsrail’e yönelik çok sayıda terör saldırısıyla da ilişkilendirilmiştir. Bu ofis Hamas militanlarına eğitim veriyor, Türk finans kurumları aracılığıyla kara para aklıyor ve teröristlerin İsrail topraklarına sızmasını kolaylaştırıyor.
    Hamas’ın İstanbul’daki operasyonlarını yöneten isim Hamas’ın Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih El Aruri. El Aruri aynı zamanda 7 Ekim saldırısını gerçekleştiren Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin El Kassam Tugaylarının kurucularından.
    Türk hükümeti, ABD tarafından terörist ilan edilen ve başına 5 milyon dolar para ödülü konulan El Aruri dahil Hamas mensuplarına Türk vatandaşlığı vererek, serbestçe hareket edebilmelerini ve terör operasyonları planlayabilmelerini kolaylaştırdı.
    Hamas’ın Finans Bürosu Başkanı Zaher Jabarin de İstanbul’da faaliyet gösteriyor, buradan Hamas’ın İsrail’deki terör operasyonlarını yönetiyor ve finanse ediyor.
    Hamas’ın Türkiye’deki bir diğer temsilcisi Cihad Yağmur (Jihad Yaghmour) da Hamas için paravan olarak sivil toplum örgütleri kurulmasına yardımcı oluyor ve Türk hükümeti ve istihbarat teşkilatı ile irtibatı sağlıyor.
    Türkiye Hamas’ın mali kaynak ve malzeme tedariğinde de kaynak ülke olmuştur. Eylül ayında İsrail, Türkiye’den Gazze’ye yapılmakta olan sevkiyatta roket yapımında da kullanılan 16 ton malzeme ele geçirildiğini açıkladı. Bu malzemelerin Hamas’ın İsrail’e fırlattığı roketlerin yapımında kullanılan amonyum klorür içerdiği belirtildi. Türkiye ister Hamas’ın terör faaliyetlerine doğrudan müdahil olmuş isterse bunlara göz yummuş olsun, bu durum affedilemez.

“IHH terör örgütü ilan edilsin” çağrısı

Bu arada Washington merkezli Demokrasileri Savunma Vakfı (FDD) da son günlerde yayımladığı yazılarda Türkiye ile ilgili benzer iddiaları gündeme taşıyor.

FDD’nin Araştırmadan Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Jonathan Schanzer ile vakfın kıdemli uzmanı Sinan Ciddi tarafından kaleme alınan yazıda, Türkiye’nin Hamas için önemli bir “dış karargâh” haline geldiğine öne sürülüyor, ABD’nin Hamas’ı hedef alan yaptırımlarında Türkiye’ye odaklanılması gerektiğine dikkat çekiliyor.

İsrail tarafından geçen aylarda Türkiye’den Gazze’ye gönderilirken ele geçirilen ve roket yapımında kullanıldığı belirtilen patlayıcı malzemelere dikkat çekilen yazıda, “Gazze’deki savaş sona erdiğinde Türkiye’nin açıklaması gereken çok şey olacak” deniliyor.

Sinan Ciddi tarafından kaleme alınan ve “Türkiye’nin ‘Yardım’ Örgütü Teröre Destek İçin Bir Paravan” başlığını taşıyan bir diğer makalede ise AKP hükümetine yakınlığı ile bilinen İnsani Yardım Vakfı’nın (IHH) Hamas dahil cihatçı yapılarla yakın bağı bulunduğu, terörü aktif olarak desteklediği, ABD tarafından terör örgütü ilan edilmesi gerektiği belirtiliyor.

Translate »