Türkiye Tribunal Mahkemesi kurucusu Lanotte Türkiye’nin yükümlülüklerini hatırlattı
Cenevre’de kurulan Türkiye Tribunal Mahkemesi’nin (Turkey Tribunal) kurucuları arasında yer alan Belçikalı siyasetçi ve hukukçu Johan Vande Lanotte, AİHM’in Yüksel Yalçınkaya hakkında dün aldığı kararı “çığır açan bir karar” olarak değerlendirdi. Lanotte, “Türkiye’nin gelecekte benzer diğer ihlalleri önlemek veya telafi etmek için kararda tespit edilen kusurları ele alma konusunda açık yükümlülükleri vardır” dedi.
Belçikalı bir siyasetçi ve hukukçu olan Johan Vande Lanotte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) dün Yüksel Yalçınkaya hakkında 7 yıl sonra verdiği kararı değerlendirdi. Lanotte, Türkiye’nin gelecekte benzer diğer ihlalleri önlemek veya telafi etmek için kararda tespit edilen kusurları ele alma konusunda açık yükümlülükleri olduğunu vurguladı.
Uzun yıllardır siyaset yapan ve son döneminde Belçika Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı olarak görev yapmış bir isim olan Johan Vande Lanotte, Cenevre’de kurulan Türkiye Tribunal Mahkemesi’nin (Turkey Tribunal) de kurucuları arasında yer almıştı.
Halan bu mahkemenin direktörlüğünü yürüten Prof. Dr. Johan Vande Lanotte, “Türkiye’nin gelecekte benzer diğer ihlalleri önlemek veya telafi etmek için kararda tespit edilen kusurları ele alma konusunda açık yükümlülükleri vardır” dedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi’nin aldığı kararı “çığır açan bir karar” olarak değerlendiren Lanotte, mahkemenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 7. maddesi (kanunsuz ceza verilmemesi), AİHS (adil yargılanma hakkı) 6. maddesinin 1. fıkrası (adil yargılanma hakkı) ve AİHS’nin 11. maddesi (toplanma ve örgütlenme özgürlüğü) dahil olmak üzere birçok önemli maddesini ihlal ettiğini tespit ettiğini vurguladı.
Lanette, “Sayın Yalçınkaya’nın mahkumiyeti, Signal ve Telegram’a benzer şifreli bir mesajlaşma uygulaması olan ByLock’un kullanımına dayanıyordu ve Türk yerel mahkemeleri, Türk devlet makamları tarafından ‘F…/PDY’ olarak adlandırılan bir grup olan ‘Gülen Hareketi”nin münhasır kullanımı için tasarlandığına karar verdi. 2015-2021 yılları arasında yaklaşık 270.000 kişi ‘F…/PDY’ terör örgütüne üye oldukları iddiasıyla hüküm giymiş olup, Türkiye’de halen cezai soruşturma ve kovuşturmalar devam etmektedir. Bu kişilerin çoğu, ByLock kullandıkları iddiasıyla ve 2016 darbe sonrası dönemde ‘Gülen Hareketi’ ile bağlantılı oldukları iddiasıyla kapatılan sendika veya diğer derneklere üyelikleri nedeniyle mahkum edilmişti” dedi.
Büyük Daire’nin, Yalçınkaya kararında, ByLock kullanımına dayalı bu mahkumiyetlerin, AİHS’nin 6. ve 7. maddeleri de dahil olmak üzere AİHS’de yer alan temel ilkeleri açıkça ihlal ettiğini tespit ettiğini kaydeden Belçikalı uzman, “Özellikle, Büyük Daire, bu keyfi yargı kararlarının mağdurlarının neredeyse otomatik bir suçluluk karinesinden muzdarip olduklarını, bunun da ByLock kanıtlarıyla çelişmelerini ve kendilerini aklamalarını neredeyse imkansız hale getirdiğinin altını çizmiştir” ifadelerini kullandı.
Johan Vande Lanotte, sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha da önemlisi, Büyük Daire, ‘ihlallerin ortaya çıkmasına neden olan sorunların doğası gereği sistematik olduğunu’ vurguladı. Bu bağlamda, Büyük Daire, Türkiye’yi, özellikle Türk yargısının Bylock kanıtlarına yaklaşımı ile ilgili olarak, bu sistemik sorunları ele almak için gerekli önlemleri almaya çağırmıştır.
Türkiye Mahkemesi, Türkiye’de yüz binlerce insanın kitlesel keyfi mahkumiyetlere ve hapis cezalarına kurban gittiğinin altını defalarca çizmiştir. Yalçınkaya kararında, Avrupa’da insan hakları konusunda en yüksek otorite olan AİHM Büyük Daire, bu tespiti kesin olarak doğrulamıştır. Bugünkü kararın ardından, Türkiye Mahkemesi, Türkiye’nin AİHM kapsamında Yalçınkaya kararını uygulamak ve mevcut davada tespit edilen ihlallere son vermek ve Sayın Yalçınkaya’ya tazminat sağlamak için ceza yargılamasının yeniden açılması da dahil olmak üzere hem bireysel tedbirler almak hem de karardaki diğer benzer ihlalleri önlemek veya telafi etmek için kararda tespit edilen kusurları ele almak için genel tedbirler almak için açık yükümlülükleri olduğunun altını çizmek istemektedir. Gelecekte, örneğin, aynı ihlallerin diğer mağdurlarının haklarının geri verilmesi olasılığını yaratarak. Türkiye’nin gelecekte benzer diğer ihlalleri önlemek veya telafi etmek için kararda tespit edilen kusurları ele alma konusunda açık yükümlülükleri vardır.”